e
sv

II. Murat, 2. Murat Hayatı, 2. Murat Dönemi, 2. Murat Kimdir? (1446-1451 / 1421-1444)

55 Okunma — 03 Haziran 2023 06:00
II. Murat: İkinci Murat'ın Hayatı ve Hükümdarlık Dönemi Meta Açıklama: II. Murat, Osmanlı İmparatorluğu'nun 15. yüzyılda hüküm süren önemli padişahlarından biridir. Bu makalede, II. Murat'ın hayatı, dönemi ve kimliği üzerine bilgiler sunulmaktadır. II. Murat'ın iki ayrı dönemi olan (1446-1451 ve 1421-1444) hükümdarlık süreleri, başarıları, politikaları ve önemli olayları ele alınmaktadır. Padişahın askeri başarıları, kültürel katkıları ve yönetim tarzı da incelenmektedir.
tarih2
avatar

Admin

  • e 0

    Mutlu

  • e 0

    Eğlenmiş

  • e 0

    Şaşırmış

  • e 0

    Kızgın

  • e 0

    Üzgün

Babası Çelebi Mehmet (Mehmet Çelebi), annesi Emine Hatun olan II. Murat veya Koca Murat, Divan Edebiyatı’ndaki adıyla Muradî olarak da bilinen Osmanlı İmparatorluğu’nun 6. padişahıdır. II. Murat 1404 yılında doğmuş ve 3 Şubat 1451 tarihinde vefat etmiştir. Saltanatı ise 1421-1444 yılları arasında 23 sene sürmüştür.

 II. Murat, uzun boylu, beyaz tenli, doğal bir buruna sahip ve güzel yüzlü bir padişahtır. Divan Edebiyatı’nda kendisi için Muradî adı kullanılmıştır. Konuşması oldukça güzeldir ve nadir rastlanacak bir şekilde Fatih Sultan Mehmet gibi büyük bir insanın babası olmak en büyük mutluluğudur.

 Sakin ve huzurlu bir hayatı tercih eden II. Murat, gerektiğinde cesur ve kararlı bir kişiliğe sahiptir. Otuz yıl süren saltanatı boyunca ülkesini büyük bir şan ve şerefle yönetmiş ve emrindeki herkesin sevgisini kazanmıştır. Dindar, adil ve cömert bir padişahtır.

II. Murat’ın çocukluğu Amasya’da geçmiştir ve tahta çıktığında 19 yaşındaydı. Erkek çocukları arasında en ünlüsü Fatih Sultan Mehmet’tir. Diğer erkek çocukları ise Ahmed, Alaaddin, Orhan, Hasan ve Ahmed’dir. Kız çocukları ise Şehzade ve Fatma Hatun’dur.

DÜZMECE MUSTAFA OLAYI

Düzmece Mustafa Olayı olarak bilinen olayın arka planı, Sultan İkinci Murad’ın tahta geçmesinden sonra Bizanslılar tarafından kullanılmak istenilen bir entrikadır. Bu entrikada, Mehmed Çelebi döneminde Bizans tarafından hapsetilen Mustafa Çelebi serbest bırakılarak ayaklanması için desteklenmiştir. Amacı, Osmanlı Devleti’nde taht kavgası çıkararak istikrarsızlık yaratmaktır. Mustafa Çelebi’yi destekleyen bazı Anadolu beylikleri de bu entrikaya dahil olmuştur. Ayrıca Osmanlı yönetimine küsen bazı komutanlar ve askerler, Mustafa Çelebi’yi padişah olarak görmek istemiştir.

Mustafa Çelebi, Sultan İkinci Murad’ın gönderdiği birliklere karşı Rumeli’de savaşarak galip gelmiş ve Edirne’ye gelerek hükümdarlık ilan etmiştir. Ancak daha sonra Ulubat civarında Sultan İkinci Murad’ın ordusuyla karşılaşan Mustafa Çelebi, direnememiş ve kaçmaya çalışmıştır. Yakalanan Mustafa Çelebi, Edirne’de idam edilmiştir. Bu nedenle kendisi “Düzmece Mustafa” olarak anılmıştır.

Sultan İkinci Murad, 1421 yılında Azeb adıyla yeni bir askeri sınıf kurarak bu entrikayı destekleyen Bizans’a karşı harekete geçmiş ve İstanbul’u kuşatmıştır. Bu olaylar Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir.

BEYLİKLERLE MÜCADELE

Sultan İkinci Murad döneminde gerçekleşen “Beyliklerle Mücadele” adlı olayın arka planında, Bizans’ın kışkırtmaları ve Anadolu beyliklerinin destekleriyle ayaklanan küçük kardeşi Şehzade Mustafa’nın Bursa’yı kuşattığı haberinin alınması bulunmaktadır. Bu durum üzerine Sultan İkinci Murad, İstanbul kuşatmasını kaldırarak Anadolu’ya geçmiş ve isyanı bastırmıştır. Yakalanan Şehzade Mustafa ise boğdurulmuştur.

Sultan İkinci Murad, Şehzade Mustafa olayını çözdükten sonra, sürekli olarak Osmanlı’ya karşı ayaklanan Anadolu Beyliklerini etkisiz hale getirmeye karar vermiştir. Bu amaçla sırasıyla Aydın, Menteşe, Teke ve Germiyan beyliklerine son verilmiştir. Bu mücadeleler sonucunda Anadolu’daki beyliklerin güçleri zayıflatılmış ve Osmanlı Devleti’nin otoritesi daha da sağlamlaştırılmıştır.

Sultan İkinci Murad’ın beyliklerle mücadelesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun genişlemesi ve güçlenmesi açısından önemli bir adımdır. Bu süreçte beyliklerin ortadan kaldırılması, Osmanlı Devleti’nin sınırlarını genişletmesine ve tek bir merkezden yönetilen bir devlete dönüşmesine katkı sağlamıştır. Sultan İkinci Murad’ın bu başarısı, Osmanlı Devleti’nin gelecekteki büyümesine ve güçlenmesine temel oluşturmuştur.

RUMELİ FAALİYETLERİ

Sultan İkinci Murad döneminde Rumeli’de gerçekleşen faaliyetler büyük öneme sahiptir. Sırbistan üzerine yapılan seferler sonucunda vergiye bağlanmış ve Selanik, Makedonya, Teselya ve Yanya gibi bölgeler Osmanlı topraklarına katılmıştır. Ayrıca, Arnavutluk da Osmanlı himayesini kabul etmiştir. Bunun yanı sıra, isyan eden Eflak Bey’i Vlad’ın (Kazıklı Voyvoda) üzerine güçler gönderilmiş ve Eflak Beyliği tekrar Osmanlı’ya bağlanmıştır.

Türklerin Balkanlar’da elde ettiği bu başarılar, Bizans ve Avrupa’yı endişelendirmiştir. Avrupa’da haçlı seferi hazırlıkları yapılmıştır. Ancak, Balkanlar’da Erdel Bey’i Hünyadi Yanoş’un Türklere pusuya düşürmesi sonucunda büyük bir kayıp yaşanmış ve 20 bin asker şehit düşmüştür. Bu başarılar, Osmanlı Devleti’ne bağlı olan tüm beyliklerin ayrılmalarına yol açmıştır.

Osmanlı Ordusu, bu olumsuz durumu düzeltmek için çaba göstermiş ancak başarılı olunamamıştır. Ardı ardına gelen yenilgiler, Haçlıları umutlandırmıştır. Osmanlı ordusu, Rumeli’de ilk defa böyle bir mağlubiyetle karşılaşmıştır. Haçlı ordusu, “Tabur Cengi” adı verilen bir taktik kullanarak arabalara bağlı top bataryalarını kullanmış, Osmanlı ordusu saldırdığında arabaları bir çember oluşturarak içlerine saklanmış ve toplarla Osmanlı ordusuna ağır darbeler indirmiştir.

Bu durum, Osmanlı Devleti için zorlu bir süreci işaret etmektedir. Ancak, bu yenilgiler sonrasında Osmanlı Ordusu stratejilerini gözden geçirerek daha güçlü bir yapıya dönüşmüş ve gelecekteki zaferler için önemli dersler çıkarmıştır.

SEGEDİN ANTLAŞMASI

Segedin Antlaşması, Osmanlı Devleti için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Haçlı kuvvetleri, Osmanlı Devleti’ne karşı güçlü ittifaklarla saldırılarını sürdürürken, Osmanlılar Balkanlar’da ardı ardına yenilgiler yaşamıştır. Bu süreçte Niş yakınlarında büyük bir kayıp yaşanmış ve Haçlı birlikleri Filibe’ye kadar ilerlemiştir. Ancak, şiddetlenen soğuklar ilerlemelerini engellemiştir.

Bu durum, Osmanlı Devleti’ni zor bir duruma sokmuş ve Bizans’ın Avrupa’da tahrikleri devam etmiştir. Bu koşullar altında, barış sağlamak için başka bir seçenek bulunmamaktaydı. Sultan İkinci Murad, barış için çabalarını sürdürerek, 12 Haziran 1444 tarihinde Segedin Barış Antlaşması’nın yapılmasını sağlamıştır. Antlaşma, devam eden barışın sağlanması için antlaşmaya taraf olan kralların yemin etmesini şart koşmuştur.

Segedin Antlaşması, Osmanlılar için Balkanlar’da bir rahatlama sağlamış ve yeniden toparlanmak için zaman kazandırmıştır. Ayrıca, bu antlaşma ile birlikte sınır kavramı ortaya çıkmış ve Tuna nehri, belirleyici bir sınır olarak kabul edilmiştir. Bu antlaşma, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki durumunu stabilize etmiş ve gelecekteki stratejileri belirleme açısından önemli bir adım olmuştur.

ŞEHZADE MEHMED

Şehzade Mehmed, Sultan İkinci Murad’ın tahttan çekilmesiyle birlikte genç yaşta tahta çıktı. Ancak bu durum, Osmanlı Devleti içerisinde huzursuzluklara sebep oldu. Avrupa’da yeni bir Haçlı seferinin hazırlıklarının başlamasıyla birlikte, Sultan İkinci Murad, oğlu Şehzade Mehmed’i Manisa’dan Edirne’ye davet ettiği bir mektupla geri çağırdı.

Ancak krallar, antlaşmaya aykırı hareket ederek yeminlerini bozdular ve yeni bir Haçlı seferi düzenlemeye karar verdiler. Bu gelişmeler üzerine Sultan İkinci Mehmed, babasını ordunun başına çağıran meşhur bir mektup gönderdi. Mektupta şu ifadeler yer aldı:

“Eğer padişah sizseniz, memleketin zor bir döneminde başınızı çekmeniz, görevlerinize aykırı bir harekettir. Silahlarınızı kuşanıp bana katılmanızı talep ediyorum. Eğer padişah ben isem, size itaat etmenizi hatırlatıyor ve emrediyorum. Silahlarınızı kuşanıp bana katılın.”

Bu mektup, Sultan İkinci Mehmed’in babasını yanına çağırmak ve liderliğini göstermek amacıyla yazılmıştır. Bu çağrı, Osmanlı Devleti’nin geleceği için önemli bir adımdır ve Haçlı saldırılarına karşı birlik ve direnişin temsilidir.

VARNA SAVAŞI

Varna Savaşı, Sultan İkinci Murad’ın hızla Edirne’ye gelerek Osmanlı Ordusunun başına geçmesiyle başladı. Osmanlı Ordusu, Varna önlerine gelerek Haçlılara karşı saldırıya geçti. Bu savaşta, Haçlı Ordusu Varna önlerinde büyük bir bozguna uğratıldı ve Osmanlılar büyük bir zafer elde etti (10 Kasım 1444).

Varna Savaşı, Haçlı güçlerinin son çırpınışıydı ve İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesini engellemek amacıyla gerçekleştirildi. Ancak Osmanlıların bu zaferi, Segedin Antlaşmasıyla belirlenen şartları tamamen değiştirdi. Sultan İkinci Murad, bir süre sonra tahtı oğluna bırakarak geri çekildi. Ancak devlet adamlarının ısrarları üzerine tekrar tahta döndü.

Varna Savaşı, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’daki gücünü pekiştirdi ve Haçlı ittifakının son direnişini kırdı. Bu zafer, Osmanlıların gelecekteki fetihlerine ve İstanbul’un fethine giden yolun önemli bir kilometre taşı oldu. Sultan İkinci Murad’ın liderliği ve Osmanlı Ordusunun gücü, düşmanları tarafından bir kez daha tanınmış ve saygı görmüştür.

II. KOSOVA SAVAŞI

Dört yılın ardından, Varna Savaşı’ndan sonra Macar Kralı Jan Hunyad önderliğindeki birleşik ordu, Sırbistan’ı işgal etmek amacıyla harekete geçti. Macar, Eflak, Leh ve Alman güçlerinden oluşan bu ordu Osmanlı topraklarına girerek Kosova’ya kadar ilerledi. Savaş, Jan Hunyad’ın saldırısıyla başladı ve üçüncü gününde sahte bir geri çekilme taktiğiyle Osmanlı ordusu tarafından çembere alındı. Sonuç olarak, Jan Hunyad ve ordusu ağır bir yenilgiye uğradı (19 Ekim 1448).

İkinci Kosova Savaşı, Balkanlar’ın kesin olarak Türk yurdu haline geldiği bir dönüm noktası oldu. Bu zaferle birlikte Haçlı güçleri bir daha Osmanlılara saldırma cesareti gösteremediler. Balkanlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyeti altına girdi ve Türklerin bölgedeki varlığı daha da güçlendi.

Bu zafer, Osmanlı İmparatorluğu’nun genişleme politikasının önemli bir adımı olarak kabul edildi. Osmanlı ordusunun gücü ve liderliği, düşmanları tarafından bir kez daha gözlemlendi ve saygı gördü. Balkanlar’da Osmanlı hakimiyetinin kesinleşmesi, Türklerin bu bölgedeki egemenliklerini daha da pekiştirdi. Haçlı güçlerinin gerilemesiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu, gelecekteki fetihlerine daha da ilerleyebilecek bir konuma geldi.

MİMARİ ESERLER

Sultan İkinci Murad, döneminde birçok yerde camiler, medreseler, saraylar ve köprüler inşa ettirerek büyük bir yapı hamlesi başlattı. Kendi adını verdiği eserler arasında Bursa Muradiye Camii ve Edirne Muradiye Camii önemli bir yer tutar. Bu camiler, külliyelerin bir parçası olarak yapılmış ve büyük bir estetik değere sahiptir.

Ayrıca Sultan İkinci Murad döneminde Edirne Gazi Mihal Camii, Amasya Yörgüç Paşa Camii, Filibe Şehabeddin Paşa Camii, Üsküp Alaca İshak Bey Camii, Üsküp Sultan Murad Camii, Edirne Şah Melek Paşa Camii, Edirne Beylerbeyi Camii ve Karaca Bey Camii gibi önemli yapılar da inşa edilmiştir. Bu camiler, mimari zenginlikleriyle dikkat çeken eserlerdir.

Sultan İkinci Murad’ın emriyle inşa edilen Edirne Üç Şerefeli Camii ise bir medrese ve fakirler için bir imarethane ile birlikte yapılmıştır. Cami, çinilerle süslenmiş duvarları ve göz alıcı mihrabıyla öne çıkar. Ayrıca, Sultan İkinci Murad tarafından yaptırılan 170 ayaklı “Uzun Köprü” Ergene Nehri üzerinde yer alır.

Sultan İkinci Murad, Basıkhisar nahiyesi yakınlarında yaptırdığı büyük köprünün geçiş ücretini Mekke’ye göndermeyi kararlaştırdı. Her yıl Surre-i Humayun adı verilen özel memur ve hacılardan oluşan bir alayı Kabe’ye göndererek kutsal yerlerin bakım ve tamirini sağlıyordu.

Ayrıca Sultan İkinci Murad, yazıların korunması ve çevirilerin yapılması konusunda da önemli bir rol oynadı. Kendisi kitaplar yazdırmış ve farklı dillerde yazılmış eserleri Osmanlı diline çevirtmiştir. Böylece, bilgi ve kültürün yayılmasına katkıda bulunmuştur.

okuyucu yorumlarıOKUYUCU YORUMLARI

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

Sıradaki içerik:

II. Murat, 2. Murat Hayatı, 2. Murat Dönemi, 2. Murat Kimdir? (1446-1451 / 1421-1444)